Ana içeriğe atla

NASIL BİR İNSANSINIZ?



NASIL BİR İNSANSINIZ?
İnsanın kişiliği üç şekilde tarif edilirmiş: 1- Başkaları tarafından görülen   2-Kendimiz tarafından görülen 3-Gerçek olan.
Başka insanları anlamaya çalıştıkça, aslında kendimizi de anlamaya başlar, gerçek kişiliğimizi tanımaya yakınlaşırız. Bizim nasıl bir insan olduğumuzu ise olaylara karşı verdiğimiz tepkiler belirler. Mutlu muyuz? Mutsuz muyuz? İyi, kötü, günahkar, yalancı, hırsız, katil, bezgin, zayıf, güçlü müyüz? Nasıl bir insan olmayı seçtik?
İşte buna biz karar veriyoruz. Yağmur’u durduramazsınız, ama yağmur yağarken şikayet ederseniz mutsuz, ondan keyif alırsanız mutlu olursunuz. Hayatta neden çok şikayet ederseniz, o şikayet ettiğiniz şey; inadına sizin karşınıza çıkar. Hele o konuda cahilseniz ve cahil olduğunuzun farkında bile değilseniz, heryerde sizi bulur. Bu sizin alnınıza yazılmış “bela” gibidir adeta… “ Neden? Neden hep benim başıma geliyor?” diye dövünürsünüz…
Ta ki… Bu yaşadıklarımızın aslında bize verilen bir ödev olduğunu, problemi çözmeden bu dersten kurtulamayacağımızı anlayıncaya kadar. Özellikle, hayatta sevmediğiniz şeylere; “nefret” ettiğiniz insanlara bir bakın ve sorun kendinize “ bu insanlar, bu olaylar neden benim karşıma çıkıyor?”  Yaşadığımız hiçbirşey tesadüf değildir. O yüzden mesajı doğru anlayıp, o sorunu çözmeden kurtulmamızın mümkün olmadığını fark etmeliyiz.
DERS DAHA YENİ BAŞLAMIŞ…
Akçakoca’da emekliliğin keyfini çıkaracağım derken, karşıma sokak köpekleri çıktı. Sokakta onları yalnız gördüğümde hiç sorun yoktu; ne onlar benimle ilgileniyorlardı, ne de ben onlarla… Ama kalabalık olduklarını görünce, yolumu değiştiriyordum. Eve daha uzun yoldan gitme pahasına…
Sonra baktım yolu uzatmakla olmayacak, cebimde bisküvi taşıyıp, onlara atmaya başladım. Ama kalabalık haldeyken attığımda, bir bisküvi için kavga ettiklerini görünce, vazgeçtim. Meğerse, kalabalık olmalarının nedeni de kızana gelen dişi köpekmiş… Doğası gereği yılda 2 kez böyle olurlarmış. Sonra onları tanımaya çalıştım, “düşmanını tanı” düsturundan yola çıkarak… Sokak köpeklerini tanıdıkça; onların insanlardan, insanların onlardan korktuğundan çok daha fazla korktuğunu gördüm. Bir bisküvi için, size kırk yıllık dostunuzdan daha vefalı olduğunu gördüm. Sahipli köpeklerin, sahiplerinin şımartmasından kaynaklanan agresifliklerinin, onlarda hiç olmadığını gördüm… Kısırlaştırıldıklarında hiç sorun çıkarmadıklarını gördüm… İşte o zaman her şey tersine döndü. Onları sevmeye başladım ve ne kadar çaresiz olduklarına şahit oldum. Onlara yardım etmek yerine, o zavallılardan şikayet ederek, onlara nasıl zarar verdiğimizi görüp, insanlığımdan utandım… Tam, huzur buldum derken önce huzurum kaçtı, sonra onlar için bir şeyler yapmaya çalıştıkça, yüreğim aydınlandı…
Yağmur yağıyorsa, bir nedeni var… Tanrı köpeği yaratıp, karşımıza çıkardıysa, bir nedeni var… Biri kapınızı çalıp, yardım istiyorsa, bir nedeni var…
İşte o nedenlere verdiğiniz cevaplar, nasıl bir insan olduğunuzu belirleyecek. Hz. Ali’nin dediği gibi “ Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” olarak mı yaşayacaksınız, yoksa “bu benim karşıma çıktığına göre ödevimi yapayım” mı? Diyeceksiniz… Karar sizin, seçim sizin…
ÇİRKİN OLAN O DEĞİL, SENSİN…
Hz. Muhammed, ümmetleriyle beraber hicret ederken yolda bir ölü köpek görürler, yanındaki der ki: “ leşe bak, ne berbat görünüyor.” Hz. Muhammed der ki : “ Ne güzel dişleri var.” Yüreği öylesine güzel ki, baktığı her şeyde güzellik buluyor. İmam hatiplerin sayısı arttı, camiler dolup taşıyor ama örnek aldığınız insan kim? SİZ KİMSİNİZ?
SİZ KİMSİNİZ Kİ, Dünyanın sadece insana bahşedilmiş olduğunu düşünüyorsunuz… Böyle düşünmeye devam ettikçe, şikayet ettiğiniz her şey karşınıza çıkacak. Biri gidecek, diğeri gelecek… Ta ki biz dersimizi alıncaya kadar… İnsanı Allah’a yakınlaştıran yegane duygu; MERHAMET duygusudur. O’nun yarattıklarını sevmekle başlayın, iyi insan olmaya…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Emine Hatun’un Dileği

Emine Hatun, sabah ezanıyla birlikte uyandı, sabah namazını kıldıktan sonra her zamanki işine koyuldu.   Elinde zorlukla taşıdığı belli olan su bidonu ile ayaklarını sürüyerek, sokağın köşesine daha önce koyduğu su kabını doldurdu.   Komşuları,  önceleri su kaplarından şikayet etseler de zaman içerisinde ya alışmışlar, ya da insafa gelmişlerdi. Yüreklerinin bir yerlerinde, yıllardır tuhaf gözüyle baktıkları bu kadının Allah’a kendilerinden daha yakın olduğunu hissediyorlardı. O sabah her zamankinden daha yorgun hissediyordu kendini. Ama yine de iki ay önce doğum yapmış köpeğin yavrularını beslemeliydi.   Annenin sütü yetmiyordu. Komşular söylenmeye başlamışlardı yine.  “Onlara yemek verip, onları buraya sen alıştırıyorsun” diyorlardı.   O’da sıkılarak, “Onları ben getirmedim ki, anne köpek doğum yapacak başka yer bulamamış buraya doğurmuş, yakında belediyeden gelip alacaklar” diye cevap vermesine rağmen, belediyenin barınağında yavruların has...

KARADENİZİN KIYICIĞINDA-RIFAT ILGAZ

“Karadeniz’ in Kıyıcığında”ki   şehir ile tokat gibi yüzleşme Edebiyat sohbetlerinde, ne zaman Akçakoca’nın bahsi geçse, karşılaştığım   ilk soru oydu;   “Sizin oralarda, öğretmenlik yapan Rıfat Ilgaz,   Karadeniz’in Kıyıcığında romanında Akçakoca’yı anlatmış, okudun mu? Okumadım…   Her seferinde, kitapçı   dükkanlarında arayıp, bulduktan sonra, sayfalarını karıştırıp, raftaki yerine koyup, başka kitap alıp çıktım dükkandan… Yıllar sonra tekrar aynı soru çıktı karşıma, daha okumadan bir kitabı mahkum etmiştim sanki.   Kendimi suçlu hissetmeye, zorla da olsa okumaya karar vermiştim ki; yeni gelen Kaymakam Bey’in   de o kitap ile Akçakoca’yı keşfetme yolculuğuna çıktığını görünce, kararımı hızlandırdım. Kitap iki günde bitti… Bitirdiğimde suratıma okkalı bir tokat yemiş gibi oldum.   “Uzak durmamın bir nedeni varmış “ diye düşündüm.   Yazar Rıfat Ilgaz, 1930’lı yıllarda öğretmenlik yapmış buralarda… Dibine vurmuş   y...

MENDRAŞENMENDRA SERİSİNİN 2. KİTABI YOLUN SONU ÇIKTI

  Kurgu roman ve felsefe sever dostlarım, #YOLUNSONU romanımı  @40kitap_  yayınevinden %50 indirimli olarak alabilirsiniz. #kitapsevgisi  #ütopyalargüzeldir  #ütopya  #YOLUNSONU  #mendraşenmendrayayolculuk ÖNSÖZ Hayallerimin peşine takılınca kendimi uzak mı uzak bir galakside buldum. O kadar uzaktı ki, galaksinin adını Mendraşenmendra [N1]   koydum. Sonra insanları oraya göndermek istediğimde Einstein’ın hayalleri yol gösterse de, ışık tayfıyla uçabileceğimi fark ettim. Ama uçmadan önce Dünya’da keşfedilmesi gereken şeyler, atılması gereken adımlar vardı. Bu yüzden hikâyeyi ikiye böldüm.   “Mendraşenmendra’ya Yolculuk” romanımda gençlerin arayışlarını, keşiflerini, yaşamı anlama çabalarını yazarken, içimdeki ses onlara şöyle sesleniyordu: Hadi Gidelim! Timya, kuzeydeki bir ülkeden, kafasındaki binlerce sorunun cevabını bulmak için peşini bırakmayan köpeği Dago ile birlikte yolculuğa çıkarken, Nisa, benzeri nedenlerle batıdan yola çı...