26/04/2013 akçakocatv.com
İP
ÜSTÜNDE YÜRÜMEK…
"altlarında
derin uçurum
gökyüzü uzaktı üstlerinde,
onlarsa tehlikeli hayat yolunda
güvensiz cambaz ipi üzerinde" *
gökyüzü uzaktı üstlerinde,
onlarsa tehlikeli hayat yolunda
güvensiz cambaz ipi üzerinde" *
İktidarda olmak; “Çıplak ayaklı
cambaz Şahin”in yaşadığını, hergün, her an yaşamaya benzer, ipin üstüne ilk çıkıldığında
hissedilen tedirginlik geçince, ipin üstünde, korkusuzca, hatta çoğu kez
pervasızca yürüyüşüne devam ederken, etrafındaki kalabalıklar arttıkça, tepede
yalnız olduğunu, aşağıya serilen koruyucu örtünün o kalabalıklar tarafından
ansızın çekilebileceğinin farkına varırsın.
Cambazın elinde, ipin üstünde
dengede durmasını sağlayan bir sopası vardır; Hayatı, sopayı tutan ellerinde, onu
kullanmakta gösterdiği hünerdedir. Ama O, paniğe kapılıp, sopasını bir orkestra
şefi inceliğinde kullanmak yerine, kendisini izleyenlere, alkışlayan veya
yuhalayanlara doğru kullanmaya kalktığında tepetaklak aşağıya düşecektir.
Belediyelerle ilgili çıkarılacak bu
özel ek için, Akçakoca ile ilgili olarak benden yazı istendiğinde; İlçemizin
belediye başkanının bana karşı oluşan önyargılarından ve yasakçı tutumundan
etkilendiğimi, objektif yazı yazmakta zorlanacağımı söyleyerek ret ettim. Ama
sabah uyandığımda, “neden kendi gözümle Başkan’da gördüğüm değişimi insanlarla
paylaşmıyorum” diye düşündüm.
Akçakoca’ya taşındığımda; yıllardan
sonra ilk kez CHP’li bir adayın başkanlık seçimini kazanmış olmasına hem
şaşırmış, hem de sevinmiştim. Başarılı olması için, vatandaş olarak üzerime
düşeni yapmaya hazırdım. Sayın Albayrak’da “çiçeği burnunda” başkan olarak
etrafına gülücükler dağıtarak dolaşıyordu. Mütevazı, yanına rahatlıkla
ulaşılabilen biriydi. Hatta, Onun bu hali, bürokratların, devletin kapısından
girmeye çekinen insanlara tuhaf bile geliyordu. Tanık olduğum ilk
etkinliği Akçakoca Yaz Festivaliydi. (
2010)
Tam da o zamanlar Nevzat Çingirt
arkadaşımızın girişimiyle, yerel bir gazete çıkarmaya başlamıştık. Festival
için gazetelere ve gazetecilere davetiye gönderilirken, bizim gazeteye
gönderilmemesi çok tuhafıma gitmiş olmasına rağmen, festival ile ilgili
haberleri yapmıştım.
Sonra, büyük bir hevesle kurulan Akçakoca Kent Konseyi ilk genel
kurulunda; Başkanın Kent konseyinin kuruluşunu gerçekleştirmesini tebrik
ederken, Kent insanının örgütlenmesine tarafsız bir destek vermesi gerektiğini,
müdahalelerinin demokratik olmadığını açıklayan yazılar yazdım.
Bu arada, hayvanseverlerin yoğun
talepleri üzerine, kent konseyinin de katkılarıyla; sokak hayvanları için geçici barınak açıldı. Barınak açılması çok
olumlu bir girişim olarak Başkanın hanesine yazılacakken, Başkan oraya,
hayvanları sevmeyen, işini düzgün yapmayan bir elemanı görevlendirdi.
Hayvanseverler, bu çalışanın
değiştirilmesi için başkana defalarca başvurmalarına rağmen olumlu bir cevap
alamadıkları gibi “ şikayetlerinden bıktığını “ söyleyen bir Başkanla karşılaştılar.
Ben de bu durumu anlatan yazılar yazdım, barınakta oluşan hayvan ölümlerinin
resimlerini yayınladım. Başkan, bu yazılarımı uyarı olarak dikkate alıp, durumu
düzeltmek yerine, bana barınağa girme yasağı koymayı tercih etti. Oysa
Barınaktaki elemanı 2 yıl sonra değiştirmek yerine, daha ilk gün şikayetler
geldiğinde değiştirmiş olsaydı, ne kendisi bu kadar yıpranacaktı, ne de
hayvanların oraya kapatılmasına ve ölmesine göz yumdukları için vicdanları
sızlayan insanlar yıpranacaktı.
Sahil
Projesi ilk kez
Akçakoca Kent Konseyi genel kurulunda halka tanıtılırken; projenin yeniden
gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen bir
büyüğümüz vardı; Sayın Yaşar Yakış. Projenin bitmesi yaklaşırken ne
düşündüğünü çok merak ediyorum. Çünkü Yüzyılın projesi diye tanıtılan proje;
benim İzmit Seka Parkı’nda uygulamasını gördüğüm projenin neredeyse birebir
kopyasıydı.
Ama ben artık o projeyi, proje
uygulanmaya başlanmadan üç yaşlı çınarın kesilmesiyle hatırlıyorum. “Yol
açılacak, arabalar ağaçlara çarpıyor” diye savunan kimi esnaf, şimdi de
“araçlar hız yapıyorlar, kazaya sebebiyet verecekler “ diye şikayet
ediyorlarmış. Şehir merkezinde, ağaçları keserek otoban yolu gibi yol yapmanın
mantığını ben anlayamıyorum. Beton asfalttan başka bir özelliği olmayan proje bitince,
halkın bir kısmı, yeşilin değerini bugün unutup, kaymak gibi asfaltın büyüsüne
kapılsa da bu duyguları uzun sürmeyecektir. Hele kaymakamlığın önündeki o yarasa
gölgelikler ucube gibi. Oraya 3 yıl sonra yıpranacak, atılacak şeyler yerine,
ağaç dikerek gölgelik yapılabilirdi. Yarasaların yanına ağaç dikmek için alan
yapılması, henüz bitmeyen projede bana “çok şükür, inşallah” dedirtti. Başkanın
danışmanları Çınar ağaçlarının son bulduğu Akbey’in önünden Kaymakamlık
binasına kadar uzanan yürüyüş yoluna Çınarların dikilmesinin Çınar Caddesinin
devamı için anlamlı ve güzel olacağına Başkanı ikna ederlerse, beton asfalta
yeşil gölge düşürmüş olacakları gibi, en azından bu konuda benim çenemi de kapatmış olurlar.
Başkan, gelecek seçimlerde kazanma
ihtimalini, herkesin gözü önünde olan sahil şeridine bağlayınca, diğer belediye
başkanları gibi şehrin göbeğindeki Ümran Boru çöplüğüne sıra gelmedi.
İktidardan ayrılanların
yaptıklarından çok yapmadıklarının konuşulması gibi bir alışkanlığımız olduğu
düşünülürse, Başkanın yaptıkları konuşulurken; Belediye borçlarının, su
faturalarına eklenen 5TL. okuma bedeli ile ödenip, ödenemeyeceği, Torba yasa
ile önce Yığılcalıları sürdükten sonra, Taşeron firmadan aldığı hizmet
alımlarından hangi tanıdıkların yararlandığı, İşçi sıkıntısı çekilirken, zabıta
elemanından neden geçilmediği de konuşulacak haliyle… Yaşayıp, hep birlikte
göreceğiz. Kısaca, “sarımsağı gelin
etmişler kokusu 40 gün çıkmamış” Resmin bütününü görmek için henüz çok
erken.
Böylece dördüncü yıla girerken,
yüzünde gülücükler dağıtan başkan gitti, denge sopasını, elinde baget tutan
orkestra şefi zarafetiyle sallamak yerine, kendisini eleştirenleri, uyaranları
kovalamak için kullanmayı tercih etti. Yanına sadece kendini alkışlayanları
toplayarak, iktidardaki yalnızlığını pekiştirdi. Görünür ama tanınmaz biri
oldu, çıktı…
*Yukarıdaki şiirin geçtiği “Derviş
ve Ölüm” kitabında 40 yaşına kadar, kendi doğrusu içinde yaşayan kendi halinde
bir adamın nasıl değiştiği anlatılır. Başkana ve başkan olacaklara şiddetle
tavsiye ederim.
Nermin Alpay
Not 1: Kendi halinde, ibadetinde
olan Derviş, kardeşinin haksız yere idam edilmesi üzerine “yol”dan çıkar. Her
insanın şirazeden çıktığı zayıf bir noktası vardır. Temiz ve naif duygularla
başlanılan bir işte, başlangıç amacınızı unutup, İktidar olmaya ve hep öyle
kalmaya odaklanırsanız hata yapmanızda kaçınılmaz olur. Bu duruma düşen
insanlara “Allah kimseyi yolundan ayırmasın” demekten başka çare yoktur.
Nt 2: Meğerse, Nevzat Bey ile Başkan
arasında benim hala anlamadığım bir husumet varmış… Bu husumetin kaynağı,
Nevzat Beyin Akçakoca Postasından Başkana sürekli saldırılar düzenleyen kişi
ile birlikte topu topu bir sayı birlikte çalışmış olmasıymış.( O zamanlar bana
söylenen buydu.) Neyse, ben kişisel
husumetlerle ( hatta kendim de dahil olmak üzere) hiç ilgilenmediğim için
objektif olmaya çalışarak, işimi yapmaya devam ettim.
Acaba şimdi o zamanlar kavgalı ama
bugün kanka olduğu gazetede yazsam Benimle barışır mı ?
Yorumlar
Yorum Gönder