Okullar
açılmak üzereydi...
Fatma,
geçen yıl okuma yazmayı sınıfta ilk öğrenen öğrenci olmuş, öğretmeninin bütün
sınıfın içinde tebrik ederek, diğer çocuklardan önce taktığı kırmızı kurdeleyi
gururla taşımıştı. Sınıfın en yoksul öğrencisi olarak, tahtaya kalkarken, diğer
öğrencilerin, artık eskimeye yüz tutmuş lastik ayakkabılarını fark etmemeleri
için dua ederek geçirmişti ilk yılını.
Tatil
biterken; Babası, o gün bir haftalık yevmiyesini cebine koymuş, geçen yıl,
başarısıyla kendisini gururlandıran kızına ayakkabı almak istemişti. Çarşı,
Pazar gezmişler, bir türlü istedikleri gibi bir ayakkabı satın alamamışlardı.
Bir
ayakkabının fiyatı, neredeyse, babasının bir haftalığına denk geliyordu. Başı
önünde, kara gözlerinden her an akmaya hazır gözyaşlarını saklamaya çalışırken,
tam karşısındaki vitrinde onları gördü. Zengin çocuklarının ayağında gördüğü, imrenerek
gizli, gizli seyrettiği ayakkabılara o kadar benziyordu ki, sevinçle:
- Bu işte! bu ayakkabıyı istiyorum. dedi.
Baba,
kızının bir anlık sevinciyle şaşkın, dükkana girdi. Kızının her an gözlerinden akmaya hazır gözyaşlarını
gizlemeye çalıştığını fark etmiş, yüreği burkularak görmezlikten gelmeye
çalışmıştı. Ama, bu ani sevinç karşısında çaresiz kalmıştı. Tereddüt ederek
dükkandan içeri girdiklerinde, satıcı, kıyafetlerine bakıp, daha ucuz ve kaba
olan kırmızı pabuçları uzatmış ama küçük kız; giymiş olduğu, zevksiz ikinci el
giysilere rağmen, zarif ve sade olan kahverengi ayakkabıları seçmişti. Baba,
bir kızının seçtiği ayakkabıya, bir cebindeki parasına bakmış ama kızının
yüzünde nadiren tanık olduğu sevinç duygusunu kırmaya gönlü elvermemiş, bütün
parasını satıcıya vermiş, kızının istediği ayakkabıyı satın almıştı.
O
gece, Fatma, ayakkabısı başucunda uykuya
dalarken, düşünde; kendisini yepyeni formasını ve kahverengi ayakkabısını
giymiş olarak sınıfında gördü. Öğretmen soru sorduğunda sevinçle, koşarak
tahtaya kalkmış ve bütün sınıf onu hayranlıkla seyrederken, soruları su gibi
yanıtlamıştı.
O
uyurken, bütün haftalığını ayakkabıya veren baba, anne ile dertleşmiş, o
haftayı nasıl geçireceklerine dair bir çözüm bulamamışlardı. Çaresiz, kızının
beğenerek aldığı ayakkabıları, yarı
fiyatında olan, satıcının onlara uzattığı kaba kırmızı ayakkabılarla
değiştirmeye karar verdiler.
Baba,
Sabahleyin, kızının başucuna geldiğinde, yeni ayakkabısıyla uyuyan kızına sevgi ve
çaresizlikle baktı. Bir baba olarak, Kızına yaşattığı küçücük sevinci bile
devam ettiremiyordu. Uyuyan kızına acı içinde bakarken, Fatma gözlerini açtı ve
babasının o bildik çaresiz bakışlarıyla karşılaştı. O birkaç saniyeden fazla
sürmeyen kısacık anda babasının neden başucunda üzgün beklediğini anladı. Bütün
gece birlikte uyuduğu, hayaller kuruduğu, rüyasına giren ayakkabılarını
babasına uzattı. Baba utanarak; “-Napalım kızım, bunları kırmızıyla değiştirmek
zorundayız.” Dedi, zorlukla… Fatma, kocaman kara gözleriyle, sessizce “ seni
anlıyorum baba “ dedi. Babası
ayakkabıları alıp, odadan çıkınca yorganı kafasına çekip, sesini bastırarak
hıçkıra, hıçkıra ağladı.
Komşunun
kızının verdiği önlük ve ayağında kırmızı ayakkabılarıyla okula gittiği ilk gün,
öğretmen : “- tatilde neler yaptınız? anlatın bakalım.” dediğinde, sıra ona da
geldi ve tahtaya kalktı. İçinden ‘ kırmızı pabuçlarını fark etmemeleri için dua
ederek.’ Ürkek adımlarla tahtaya doğru yürüyordu ki, öğretmenin kaba ve küstah
sesiyle
irkildi : “- O ayakkabıları çok mu aradın !? “ sesinde, alay, öfke ve aşağılama
vardı… Başını dimdik tutarak, kara gözlerini öğretmeninden sakındı.
Öğretmen,
başını çevirip, küçük kızın kara gözlerindeki anlık nefreti görseydi, kaçacak
delik arardı belki… Fatma hayatı boyunca, Sınıfta, bütün arkadaşlarının önünde,
kendisini küçük düşüren öğretmenin sesini asla unutmadı… Sinip, saklanmadı…O
sese karşı, okulda elde ettiği başarılarla zaferler kazandı…
Üniversiteyi
bitirdi ve başarılı bir öğrenci olduğu için iyi bir işe girdi. Kazandığı para ile ilk işi kendine ayakkabı almak oldu. Ne zaman alışverişe çıksa ayakkabı alıp eve döndüğü için dolabı giymediği ayakkabılarla doldu. Sonra bir gün bu tutkusunu değiştirmenin çok güzel bir yolunu buldu; her yıl
okullar açılmadan önce, lastik ayakkabılarla mezun olduğu okulda ayakkabısız
çocuklara ayakkabılar dağıtmak...
7
Ağustos 2007
Yorumlar
Yorum Gönder